TANDOĞAN UYSAL: KUMBAHÇE’DE METREYİ VATANDAŞA VERMEK EN ADİL ÇÖZÜMDÜR!

Kumbahçe için “Bir halk plajıydı, işletmelere kiralandı…” diye başlasak yeridir.
Kumbahçe’de şöyle bir durun bakalım. Koskoca bir sahil şeridinde vatandaş “şuraya havlumu sersem sorun olur mu?” diye düşünüyorsa, orada bir gariplik vardır. Hele ki bu kıyı anayasa ve yasalarla halka aitse, mesele artık sadece bronzlaşma değil, bir “hak meselesidir.”
Geçtiğimiz haftalarda Bodrum Belediye Başkanı Tamer Mandalinci, eline metreyi alıp sahile indi. Bizzat ölçtü biçti, vatandaşa ayrılacak alanı 3 metre olarak belirledi. Yani 300 santimlik bir “kamusal özgürlük alanı.” Bu kararla birlikte adeta bir kamu planlamasından çok, halk için çizilmiş bir sınır gibi durdu bu uygulama.
3 Metre mi? 5 mi? Tüm gün mü? Bence önce halka bir soralım…
Ben bu konuyu uzun süredir yazan belki de tek gazeteciyim. Çünkü dert ediyorum. Çünkü mesele işletmenin şezlong düzeni değil, halkın anayasal hakkı. Kumbahçe’ye sabah 07.00’de gidip kumsala bakan herkes aynı şeyi söyler: “Burası kimseye ait değil, herkese ait.” Ama işletmeler sahilin her milimini masa, sandalye, saksı, abajurla döşemiş. Çeyiz sergisi gibi sahil…
Ve bu konuyu yazarken sayısız vatandaş mesaj attı, “Bu nasıl olacak?” diye sordu. Bu nedenle yazımı kaleme almadan önce Sayın Mandalinci ile görüşmek istedim. Niyetim tartışma yaratmak değil, vatandaşın sorularını kendisine iletmek ve cevabını almaktı. Ama olmadı. Görüşemedik. Dolayısıyla bu yazı, eksik kalan bir diyalogla ama kamu adına tam bir niyetle yazıldı.
İşgal vergisi değil, işgal cezası ödüyorlar
Şunu netleştirelim: İşletmeler sahili kullanırken vergi değil, ceza ödüyor. Çünkü işgalciler. Yani belediye, bu işletmelerden özür dilemeyecek, bilakis vatandaşın hakkını koruyacak. Kanun, kamu alanının kimseye peşkeş çekilemeyeceğini söylüyor. Ama hâlâ “3 metre mi verelim, 6 mı?” diye tartışıyoruz. Sanki halk misafirliğe gelmiş gibi…
“Denize gir ama şezlonga dokunma” devri sona ermeli
Ben yıllardır savunduğum modeli tekrar yazayım: Gündüzleri kumsal tamamen halka ait, akşam olunca işletmeler denize paralel kendi sınırlarında masa açsın. Vatandaş zaten ihtiyaç için yakındaki işletmeden alışveriş yapar, bu sistem işletmeye zarar değil, gelir getirir. Üstelik sahil şık görünür, çadır kampı gibi değil.
Kamusal alanda kamu konuşur, işletme değil
Şimdi kim korunmalı? İşletmenin kârı mı, halkın hakkı mı? Siyasiler bir uzlaşı arıyorsa buyursunlar vatandaşa sorsunlar. Çünkü Kumbahçe sahili, halkındır. İşletmelerin mağduriyeti diye bir şey yoktur. Varsa da ilk özür, halka edilmelidir.
Amaç kavga değil, kamu; mücadele değil, müzakere
Benim derdim, onlar gibi daha güzel, daha anlaşılır, daha yaşanabilir bir Bodrum. Çünkü biz gazeteciler devletin yönetenleriyle aynı masada değiliz, ama aynı hedefteyiz. Farklı kulvarlarda koşsak da yönümüz aynı: Vatandaş. Yani kamu. Onların adına, onların sesiyle soruyorum. Bu sahil sadece şezlonga değil, cevaba da yer vermeli.
Sayın Başkan Tamer Mandalinci’ye Kumbahçe Üzerine Açık Sorular:
1. 3 metrelik alanın ölçüsü neye göre belirlendi? Bu karar alınırken vatandaş görüşü alındı mı?
2. Kıyı kanununda belirtilen kamuya açık alan ilkesine göre tüm sahilin vatandaş kullanımına açık olması gerekmiyor mu?
3. İşletmelerin sahil şeridindeki masa, sandalye, dekor unsurları için izin var mı? Yoksa bu unsurlar işgal niteliğinde mi?
4. İşletmelerin ödediği ceza miktarı nedir? Bu cezalar caydırıcılık sağlıyor mu, yoksa “öde ve işgale devam et” sistemine mi dönüştü?
5. Gündüz vatandaşa, akşam işletmelere açık model neden uygulanmıyor? Turizm bölgelerinde uygulanan bu yöntem neden Bodrum’da tercih edilmiyor?
6. Pilot bölge ilan edilen Kumbahçe modeli diğer sahillere de yayılacak mı? Eğer yayılacaksa kamuya ayrılan pay aynı mı olacak?
Bu yazı, sadece bir köşe yazısı değil; havlusunu serecek yer arayan her vatandaşın, kamu alanında sığınmacı gibi hissetmesine karşı yazılmış bir kamu çağrısıdır. Bizler vatandaş adına, kamu için buradayız. Ve bu soruların cevabını duymayı sadece kendimiz için değil, Bodrum’un geleceği için istiyoruz.